Genel
Modern Kölelik
Fosil kayıtlarına göre anatomik olarak çağdaş insan tanımına uyan en eski fosiller 195.000 yıl öncesine aittir. İçinde yaşadığımız dünya ise 4,543E9 yaşında koca bir çınardır. İlk insandan bugüne birçok şey değişmiş bu değişim ile birlikte dünya ile beraber insanlık bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Elbette her dönüşüm sancılı olmuş, bazı şeyler yıkılmış bazıları ise yeniden yapılmıştır. Yıkımdan doğan yapım, insanlığı olduğu noktaya getirmiştir. Hepimizin içinde bulunduğu dünyaya…
İnsanlık avcı toplayıcı bir yaşam sürerken gelişmek için çaba göstermiştir. Bu çaba ile birlikte yaşam alanları oluşturmuş, hayatına devam edebilmek için pratik çözümler ve buluşlar gerçekleştirmeye başlamıştır. Gerçekleştirilen buluşlar kimi zaman yarar, çoğu zaman ise zarara neden olmuştur. Sonuç olarak ise günümüzdeki duruma gelmemiz kaçınılmaz olmuştur. Kendi ellerimizle taşıdığımız tuğlalar ile bugüne ulaşmamız yılların sonucudur. Peki geldiğimiz nokta tam anlamıyla neresidir? İnşa ettiğimiz modern toplum ne kadar etik kurallar ile örülmüştür? Bu gibi soruları düşünen insanlar; hayata, yaşadığı toplum yapısına , eleştirel gözle bakabilen insanlardır. Bireylerin kaygıları onları çözüm arayışına yönlendirir. Örneğin kangren olmuş bir parmak hemen tedavi edilmelidir. Yoksa diğer parmaklara sıçrar İşi başında çözmek geri kalanları kurtarır. Peki yaşadığımız bu çağdaki sorunları çözmek mümkün müdür? Elbette ki bu soruları istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Gelelim esas üzerinde durmak istediğim konuya. Modern Kölelik…
İlk olarak Köleliğin tanımı nedir? “Zorba bir gücün egemenliği ya da birinin buyruğu altında bulunan, özgür olmayan kimse.” diye bir tanımda bulunsak tam anlamıyla her şeri anlatmış olabilir miyiz? Tabii ki de hayır. O zaman bir de yaşadığımız çağın adını ve tanımını biraz düşünelim. Yaşadığımız çağın adı literatürde: “Antroposin” olarak geçmektedir. Dünyamızın geleceğinin ilk kez bir ırk tarafından yön verildiği dönem anlamına geliyor. Tahmin edeceğiniz üzere o canlı ırkı ise insanın ta kendisidir. Dizginleri eline almış olan bu canlı kendi ırkından olan kişileri yıllardır köle olarak kullanmıştır. Savaşlar sonucunda kaybedilen topraklar da yaşayan insanları köle olarak satmış ya da kendine zorla hizmet ettirmiştir. Zaman ilerledikçe her şey gelişmiş ve dönüşmüştür. Bu dönüşümün baş mimarları; en çok da modern zamanın köleleri olan insanlardır. Günümüzde neredeyse her ülkede kölelik yasaklanmış olsa da “modern kölelik” hukuki bir terim olarak ülkelerin mevzuatına henüz girmiş değil. Bu nedenle yeni formlarıyla kölelik, insanlığın en önemli sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Genellikle düşük gelirli ve çatışmaların yoğun olduğu bölgelerde görülse de ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerdeki modern köle sayıları da endişe vermektedir. Dünyada yaklaşık 40 milyondan fazla modern köle vardır. “Dünyanın en yoksul ülkelerine ev sahipliği yapan Asya Pasifik, aynı zamanda modern köleliğin en yaygın olduğu bölgedir. Dünya genelindeki modern kölelerin yaklaşık 25 milyon ile yüzde 62’si Asya Pasifik’te yaşıyor. Afrika’da 9 milyon 240 bin modern köle bulunduğu tahmin ediliyor. Bu rakam dünya genelinde toplam modern köle sayısının yüzde 23’üne tekabül ediyor. Kuzey ve Güney Amerika’da ise yaklaşık 2 milyon modern köle bulunduğu tahmin ediliyor. Bu da dünya genelindeki köleliğin yüzde 5’i demek. Dünyanın en gelişmiş ülkelerine ev sahipliği yapan Avrupa’da ve Orta Asya’da modern köle sayısı 3,5 milyon civarında. Bu da dünya genelindeki modern kölelerin yüzde 9’unun bu bölgelerde yaşadığı anlamına geliyor. Dünyadaki modern kölelerin 529 bin ile yüzde 1’i Arap Yarımadası’nda bulunuyor. Umman’dan Suriye’ye, Ürdün’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) toplam 11 Arap ülkesinin bulunduğu Arap Yarımadası’nda bu kölelerin yüzde 67’si zorla çalıştırılıyorken yüzde 33’ü istemedikleri evlilikleri yapmak zorunda kalıyor.” Bu anlattıklarım araştırmalara dayalı verilerdir. Her geçen gün daha da bu sayı artmaktadır.
Evet bu sayılar bir o kadar korkutucu ve endişe vericidir ama gerçeğin ta kendisidir. Ya da daha azı. Kullandığımız bu kelime (Modern) acaba ne kadar gerçekle orantılı? Aslında her devir kendi içinde moderndir ve bir öncekine göre yenidir fakat biz dilimize pelesenk olan “modern toplum, modern tarım, modern hayat vb.” kavramlarının altında hepimiz elbette ezilmekteyiz. Bizi köşeye sıkıştıran, üzerimize yapışan bu hayat acaba bundan yüzyıllar önce köleleşen toplumlar ya da insanlar ile kıyaslandığında bizim dertlerimiz onlara komik gelebilir. Zamanda geriye gitsek ve bir dost meclisinde, şu anda yaşadığımız çağın sorunlarını konuşsak acaba hangi tarafın yaşadıkları daha ağır basar. Elbette böyle bir ayrım yapmak çok zor. Çünkü bazı şeyler gerçekten gelişse de bir kavram yine karşımıza çıkıyor: “Kölelik”. Ya başına ya da sonuna bir şey eklense de sonuç değişmiyor. Tabii modern kölelik, çeşitlere ayrılıyor. İşçi sınıfı, sosyal hayatımız, sanat, medya diye bu listeyi istediğimiz kadar uzatabiliriz. En kötüsü de hayatımız her zaman bir gözetim altında; sokakta yürürken, bilgisayar başında otururken telefonla oynarken hatta uyurken bile. Bizler ise adeta suçlular gibi izleniyor ve kontrol altında tutuluyoruz. Gözetilen toplumlarız. Çalışıyor, üretiyor, bunun karşılığında ücretler alıyoruz. Gerçekten alıyor muyuz? Hızla ilerlediğimiz şu günlerde. Bir çok anlamda gelişen toplumlar olduk. Ama geçmişimizden gelen hayvani dürtülerimiz ne yazık ki halen devam etmekte. Modern insan diye nitelendirdiğimiz günümüz insanı acaba ne kadar bu tanıma uyuyor? Yönlendirilen, köleleşen, kimliğini kaybeden… Kötü ama gerçek. Her anlamda sömürülüyoruz. Durmadan statikleşen hayatlarımızın bizleri getirdiği bu nokta kaçınılmaz. Ya da kaçmak istiyor muyuz? Artık Dijitalleşen bir dünyanın içindeyiz. Bu nedenle bizler de çoktan köleleşmede yeni bir boyuta adım atmış bulunmaktayız. Peki bütün bu sorunların ve soruların cevabı nerede? Yaşadığımız dünyada özgür olabilir miyiz? Sorduğumuz her sorunun cevabını uzakta aramaya gerek yok. Hepsi yanı başınızda; bizde…
Yazar: Burak Elveren
Sitemizdeki benzer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.