Connect with us

GFTVBlog

Dijital Çağda Sanat Eserinin Varlığı Neye Bağlıdır?

Dünya yerinde saymadan ilerliyor. Bununla birlikte sanat ta bir değişim geçiriyor. Her doğum elbette sancılı ve zor olduğundan hem bizleri hem de dünyayı ve hatta geleceğimizi de derinden etkiliyor. İçinde bulunduğumuz dijital çağ ile birlikte hayatımızdaki her şey artık eskisinden çok ama çok uzakta bu gözle görülür bir gerçek. Peki içinde bulunduğumuz dijitalleşmenin sonucunda sanat ve sanatçının varlığı artık neye bağlıdır? 

Published

on

[Sanat, en genel tanımıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır.] Sanat insani bir faaliyettir. Bir yaratma sürecidir dolayısıyla da insanlıkla yaşıttır. Yüzyıllar boyunca sanatçılar sanat eserleri üretmişler üretmeye de devam edeceklerdir. Tabi her üretim zaman ilerledikçe içinde bulunduğu ortama ayak uydurmaya çalışır. Bir zamanlar mağara duvarlarına resimler yapılırken günümüzde ise tabletlere, bilgisayarlar resimler yapılıyor. Kil ve alçıdan heykeller yapılırken artık hologram heykeller yapılmaya başlandı bile. Sanat bir dönüşüm yaşıyor. Belirli akımlar ile çehresi değişiyor. Üretim alanları genişliyor. Günümüzde sanatın ilerlediği nokta dijital bir anlayıştır. Olduğu yerde durmayacak gelişimini sürdürecektir. Ben ise daha çok alanım olan görsel sanatlara değineceğim. Ama sanatın diğer alanları hakkında da görüşlerimi iletmeye çalışacağım.

İnternet:

[1960’ların başında askeri ve bilimsel araştırma ve geliştirme alanında, bilgisayarlar yardımıyla bilgi paylaşımında büyük potansiyel değer olduğunu gören bir grup insanın düşüncesinin bir sonucudur. MİT ‘den J.C.R Licklider, 1962 yılında bilgisayarların global şebekesini önerdiği ve sosyal etkileşimlerin kayıtlı ilk tanımını yaptığı, “kısa notlar serisi” çalışmasını yayınlamıştır.] 1960’lardan  1991’lere kadar internet bir gelişim göstermiştir. İlk zamanlarında herkesin kullanmasının zor olduğu internet bugün ise her insanın kullanabileceği kadar basitleşmiştir.

Web 1.0

Bu dönemde kullanıcılar sadece okuyucuydu ve sadece bilgiyi alabilen konumdaydı. Çünkü bu kadarına izin verilen bir kullanıcı topluluğu vardı, tüm kontroller web sitesinin elindeydi. Web var olan bilgileri elde etmek, çoğunlukla onlara çeşitli web sunucuları tarafından sağlanan içeriği okumak, program ve dosya indirmek için kullanmaktaydılar.  İnsan etkileşimi yoktu. Bireysel web sayfaları ise tasarım ve teknik bilgi yetersizliklerinden dolayı genellikle çok kötüydü. 

Web 2.0

Web 1.0 yetersizliğinden dolayı web 2.0  doğmuştur. Web 2.0: web’de insan etkileşimi olarak nitelendirilebilir. Yani  İnternet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemi tanımlar. İnternet kullanıcılarına sunulan  içeriğin kullanıcılar tarafından oluşturulmasına ve bu içeriklerin başkaları ile paylaşılabilmesine olanak vardır. 

Sosyal ağ siteleri, web tabanlı özgür ansiklopediler, iletişim araçları gibi çevrimiçi araçlarla etkileşim ve paylaşıma olanak gerçekleşiyor. Bu gereksinimlerin karşılanmasına yönelik çabaların bir sonucu olarak, blog, wiki, podcast, RSS, API AJAX, XML vb. teknolojiler ve uygulamalar ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır.

Şekil 1. Internet Host sayıları, 1981 – 2009

Gelecek: Web 3.0

Web 3.0; internet kontrolünün insanın elinden çıktığı web dünyasıdır diyebiliriz çünkü Web 3.0 cihazlar arası etkileşimle internetin kendi kendini yaratacağı bir web dünyası olacak. İnternet üzerindeki tüm bilgilerin ve bunların birbirleriyle ilişkilerini yalnızca insanlar değil, makineler de anlaşılabilecek. Makineler insan beyni gibi bilgileri hafızaya alacak ve bir çok alanda size en uygun olanlarını sunacak. Yani kontrol yapay zekalı (Artificial Intelligence) teknolojilere bırakılacak, üretilen girdileri işleyip anlamlı çıkarımlar yaparak, aynı zamanda bağımsız uygulama ve database’leri birbiriyle konuşturan uygulamalar bütününü algılayabilecek. 

İnternet Art:

“Esas sormamız gereken soru bu ve bunun gibi eserlerin internet sanatı olarak sayılabileceği değil, “sanat” olup olmadığıdır. Bu durumun ayırt edici özelliği nedir?

Bu soru galiba Internet sanatının en güçlü ve ilginç olan yanıdır“

Charlie Gere – 2009

İnternet sanat ve sanatçıda aynı zaman da eserinde ne gibi farklı boyutlar kazandırmıştır. Ne gibi etkiler yaratmıştır.

  • Multimedia Art:

Multimedya sanatçıları, çok geniş bir dizi medya olanaklarını (hem geleneksel hemde yeni medya formları) kullanarak üretikleri sanata verilen isimdir.

  • Dijital Art

Dijital Art salt bilgisayar kullanılarak üretilen ve/veya sayısallaştırma teknikleri kullanılarak (örneğin, geleneksel bir tablonun taranarak bilgisayar formatına aktarılması, yada digital fotoğraf teknikleri ile yapıtların üç boyutlu çoğaltılması ile) yapılan sanata verilen addır.

  • Internet/Net Art:

Bu kavram da, İnterneti birincil medya olarak kabul ederek üretilen her türlü sanat, kültür etkinliği veya olay olarak tanımlanabilir. Zaman zaman da bu işlemi yapmak için kullandığı medya yı, yani interneti, amaç haline getiren bir sanat kavramı diye özetlenebilir.

  • Interactive Art

Bu gruba Etkileşimli Sanat  diyebiliriz. Bu kavram altında var olan izleyicinin katılımıyla renklenen ve çeşitlenen, ardından ortaya açıktan ürüne sanat diyebileceğimiz kategorileri koyabiliriz.

  • New Media Art:

Yeni Medya Sanatı ile eşdeğer bir kavramdır.

Karen Verschooren,“ Situating Internet Art in the Traditinal Institution for Contemporary Art”

 

Karen Verschooren, “Situating Internet Art in the Traditional Institution for Contemporary Art” başlıklı tezinin girişinde bu açıklamaya ek olarak bir işin İnternet sanatı sayılabilmesi için mecranın (ortam) sahip olduğu bazı özellikleriyle de, kendi deyimiyle, oynaması gerektiğini ileri sürmüştür.

İnternet sanatı, fotoğraf ve video gibi diğer eski yeni medya sanatlarında (old New Media arts) olduğu gibi, konusunu kullandığı mecradan alan bir sanattır ve konusuna göre ağ sanatı (network art), yazılım sanatı (software art) vb. olarak da adlandırılabilir.]

net.art

Aralık 1995 de Vuk Cosic, isimsiz birisinden bir mesaj aldı, elinde var olan yazılımın uyumsuzluğundan dolayı, gelen mesaj okunmaz karakterlerle dolu bir dosya halinde ekranında göründü. Tek okunabilen bölüm ekranın tam ortasında beliren şöyle bir satırdı:

Şekil 4.  Vuc Cosic’e gelen mesajdan bir satır

                                                                           

Vuc bu satırdan çok etkilendi ve heyecan duydu: net kendisine uğraş verdiği sanat dalına ait bir isim vermişti ve bunun ardından hemen bu ismi kullanmaya başladı.

Bir kaç ay sonra bu mesajı arkadaşı Igor Markovic’e gönderdi ve bu anlaşılmaz metni düzgün okumayı başaran Igor düzeltilmiş halini Vuk’a geri gönderdi. Mesajda, yeni ve çağdaş sanat ve sanatçının bağımsız ve sınırsız olarak çalışması gerekliliğinden ve internette kişisel yaratıcılığın daha yaygınlaşmasından bahseden bir manifesto vardı. Metin çok etkileyici olmasa da farkında olmadan bir akıma isim olması açısından ilgi çekici olmuştur” (Alexei Shulgin’den alıntıdır)

“Net.art hiçbir zaman sistematik bir doktrin, bir fikir akımı olarak kabul edilmemeli;  ancak hiç şüphesiz eğitici olan okul gibi bir oluşumdur.” Vuk Cosic, http://ljudmila.org/~vuk/

“net.art kelimesi bu sanatı başlatanlar ve ilk yapanlar için sadece bir şaka ve sahte bir betimleme olmuştur. Fakat  sonradan nedense çok ciddiye alınmıştır”
 Heath Bunting

İlk Örnekler:

Sanat bundan yirmi beş yıl evvel kendi sınırları içerisinde var olup gelişimini bu duvarlar içinde yaparken bir grup yenilikçi sanatçı, farklı şeylerin olabileceğini gördüler. Internet gibi bir özgür ve belki de kaotik diye tanımlayabileceğimiz bir ortamda net.art yolcuları, estetik tariflerini altüst eden, biraz Dadacı, biraz teknoloji tutkunu, sınır tanımayan, prosedürleri yok sayan eserler üretmeye başladılar.

Dijital

İnternette sanat yapılabilir mi?

[“İnsanların, sanatçılar da dahil olmak üzere tarihin bazı dönemlerinde “artık sanat mümkün mü” gibi sorular sordukları olur. Derken, aniden bir grup, bir akım çıkar ve sanat, Rönesans’ta, Barok’ ta, Modern sanat konusunda olduğu gibi yeniden o tuhaf parlayışlarından birini gerçekleştirmekte gecikmez.

Ulus Baker’e göre: “Sanatın “olanaklılığına” ilişkin soru sormak saçmadır çünkü sanat her yerde ve her zaman yapılabilir. Sorun, neyin sanat adını almaya layık olduğunu, neyin olmadığını sormakla da yaratılamaz. Böylece İnternet’te sanat mümkün mü? gibisinden bir soruya cevap vermenin bile pek bir anlamı kalmamaktadır.”

Fransız gerçeküstücüsü Marcel Duchamps, 1920’li yıllarda “hemen her yerde, hemen her şeyle sanatın yapılabileceğini” iddia ettiğinde sorumuza o zamandan bir cevap vermişti bile.]

Bilgisayar teknolojileri geliştikçe Photoshop, illüstratör, corel gibi programlar ile birlikte hem resim üzerinde kolayca manipülasyonlar yapılmaya başlanmış aynı zamanda kağıtlara yapılan çizimler tablet ve monitörlere çizilmeye başlanmıştır. Elle yaptığın sulu boya yada herhangi bir tekniği bilgisayarda verebildiğin için sanatçının az efor ile daha çok üretim sağlanması kolaylaşmıştır. Örnek vermek gerekirse bir sulu boya yaptığında tonu tutmayınca yahut istediğin bir renk elde edemediğinde sil baştan yeni bir kağıtla başlaman gerekmektedir. Ama bir tablette bu çalışmayı yaptığında hatalı yaptığın yeri silgiyle silip tüm çalışmaya zarar vermeden kaldığın yerden devam edebilirsin. Bir tarafta tekrar tekrar bir işe en baştan başlamak varken diğer tarafta ise hatalı yaptığın yerden başlamak vardır. O yüzdendir ki günümüzdeki çağda üretim her anlamda önemli ve hızlı olmalıdır.

Bilgisayar Resim ve Resim Estetiği

Yaratıcı dijital çabalarını kavramsal teorilere dayandırmayan ancak bunun yerine saf görsellere ve harika estetiğe odaklanmaya karar veren şifalı uygulayıcılardan da bahsetmeliyiz. Animasyonun güzelliğini öne çıkaran Bobby Chiu, Cristiano Siqueira, Daniel Conway, Cris de Lara ve Tae genç Choi.

INTERNET ve SANAT, YENİ MEDYA ve net:art adlı yazıdan alınmıştır. Bir Sanatçı Olarak Dijital Çağda Sanat Eserinin Varlığı Neye Bağlıdır’ dan İnternette Sanat Yapılabilir mi? Fransız gerçeküstücüsü Marcel Duchamps, 1920’li yıllarda “hemen her yerde, hemen her şeyle sanatın yapılabileceğini” iddia ettiğinde sorumuza o zamandan bir cevap vermişti bile.] kadar alıntıdır. Bilgisayar Resim ve Resim Estetiği’ de alıntıdır.

Dijital

Geleneksel ve Moderni Birleştirmek: Postmodern Yaklaşım

Yapıtının eğlenceli doğası nedeniyle adından söz ettiren Michael Manning, çalışmalarının her birine bir bilgisayar programı ile başlayan, eserlerinin fiziksel görünümü geleneksel yöntemleri yansıtan bir sanatçı. Birçok yönden, Michael Manning’in resim, video, heykel ve bilgisayar tabanlı çalışmadaki uygulaması, teknoloji ve analog arasındaki ilişkiyi araştırıyor.

Yuri Suzuki’nin Robotik Eseri: The Pyramidi

Teknolojiyi en üst seviyede kullanan, Will.i.am ile yaptığı çalışmalarla ünlü bir Japon tasarımcı Yuri Suzuki. “The Pyramidi” robotik çalgılar üçlüsünden yapılmış bir parça, bir piyano, gitar ve davuldan oluşuyor. “The Pyramidi” gibi bir parçanın yarattığı etki yeterince etkileyici olabilecekken, Suzuki bir adım daha ileri gidiyor ve parçaya sanatsal bir ahenk katıyor.

Dijital

İnsan Beyninin Sınırlarını Zorlayan Sanatçı: Refik Anadol

Refik Anadol, sanatında ise mimariyi tuval, ışığı ve veriyi ise materyal olarak kullanıyor. Teknolojiyi ise sanatsal üretimlerinin merkezinde tutuyor. Bu da aslında onu birçok sanatçıdan farklı kılan detay oluyor. Medya sanatları ve mimari arasında adeta bir köprü kuruyor. Genellikle üç boyutlu video haritalama işleriyle tanınıyor. Bugüne kadarki en ses getiren işlerinden biri Infinity Room. Anadol, bu projeyi şu sözlerle anlatıyor: “Proje zekanın bile yapay olabildiği bir gerçekliğin üzerimizdeki etkilerini ışık, zaman ve mekân ile kesiştiği noktayı inceliyor. Kavram olarak sonsuzluğu seçtiğim bu projede, çağdaş algoritmalar vasıtasıyla klasik düz sinema projeksiyon ekranını üç boyutlu kinetik ve arkitektonik bir görselleştirme uzamına dönüştürmek amacıyla söz konusu yanılgısal mekân altyapısını parçalarına ayırmaya ve izleme deneyiminin sınırlarını aşmaya yönelik radikal bir çaba sarf edildi. Bu proje, yapılan çalışmayı bedenden-ayrılmış tekno-ütopik bir fanteziye kaçış yolu olarak kullanmak yerine, bizim kendimizi ve çevremizi yeniden taze bir biçimde algılamamızı sağlayacak bir dönüş aracı olarak işlev görmeyi hedefliyor. Bunu sağlamak içinse, bizi alışkın olduğumuz algılarımızdan ve dünyada olmaya dair kültürel-açıdan-eğilimli varsayımlarımızdan geçici olarak uzaklaştırıyor.” Refik Anadol’un Pilevneli Gallery‘de 25 bin üzerinde ziyaretçiyle buluşan ve ses getiren projesi ise Eriyen Hatıralar. Bu proje insanoğlunun anılar ve bellekle ilişkisini son teknolojinin yardımıyla ve beynin olanaklarının sınırsızlığına yoğunlaşarak ele alıyor.

Teknoloji ve Performans Sanatı

Performans alanındaki teknoloji Fluxus ve Gutai ile ortaya çıktı. Bu türün en etkileyici sanatçılarından biri, hiç şüphesiz pandomim benzeri performanslarını yıllardır izleyici kitlesi ile buluşturan Chris Milk’tir.

Dijital

Enstalasyon

[Yerleştirme Sanatı olarak da bildiğimiz enstalasyon,  geleneksel sanat eserlerinden farklı olarak mekan ile birlikte ve mekanı kullanarak yapılan bir sanat türüdür.İzleyici ya da ziyaretçi katılımı bu sanat türünde ön plandadır.

Açık veya kapalı mekanlarda yapılan bu sanat kısacası her yerde yapılabilir ve ziyaretçilere sunulabilir.  

Mekan odaklı olduğundan belki de mimari ve iç mimari de önemli olduğunu söyleyebiliriz. Enstalasyon’ da her türlü malzeme kullanılabilir. Daha çok bienaller de rastladığım bu sanat. Video, resim, heykel, ışık, vb. materyaller kullanılarak yapılmaktadır.

Örneğin bir bienalde bir odadan diğerine geçerken karşında bir enstalasyon gördüğünde sanki farklı bir dünya içine girmiş gibi her anlamda duygu ve düşünce bakımından insanı etkilemektedir.

Ülkemizde, son senelerde özellikle büyük şehirlerin işlek mekanlarında rastladığınız tersine asılmış rengarenk şemsiyelerle kaplanmış sokaklar, şehirlerin gözde mekanlarının hemen yanı başına konulmuş kalp işaretli şehir isminin yazılı olduğu harfler dizisi gibi çok boyutlu, somut ve izlerken varlığına dahil olunan eserlerin dayandığı sanat anlayışını birçoğumuz merak etmiştir. Özünde modadan ibaret kendi başına sanat eserleri sandığımız bu yapıtlar aslında 20. yüzyılda ortaya çıkmış oldukça yeni ve sıra dışı bir sanat anlayışı olan enstalasyondur.
“Enstalasyon” Fransızca bir kelime olan “installation”’’dan diğer dillere geçmiştir. Enstalasyon kelimesi Türkçede “yerleştirme, tesis etme, döşeme, kurma” gibi anlamlara gelir . Türkçede daha çok yerleştirme sanatı olarak bilinir.

Enstalasyon sanatı, geleneksel sanat anlayışlarından çok farklı bir içerik ve öze taşımaktadır. Sanat sınıflandırması içinde de oldukça karmaşık bir yere sahiptir. Enstalasyon sanatı malzeme olarak mekanı ve her türden görsel malzemeyi kullanırken yaratılan esere dramatik performansı da dahil edebilir. Enstalasyon sanatı, doğa ve insan ürünü olan sanat eserinin birleşmesinin eseridir. Enstalasyonun hayranlık uyandırmak gibi amacının yanında ilgi ve algıyı arttırarak belli bir konuya dair farkındalık yaratmak da işin içerisine girer. Enstalasyon sanatı belli bir mekana yönelik bütünleyici bir yapıya sahip olmakla birlikte çevreden bağımsız da ortaya konulabilir. Enstalasyon sanatı, mekana yeni ve etkileşimli bir anlam ve değer kazandırır. Mekan içerisine katılan eser, mekandan bağımsız olmayıp onunla bütünleşen bir özelliğe sahiptir. Enstalasyon, diğer sanatlardan farklı olarak izleyici yorumu ve katılımının en önemli unsur olduğu bir sanat çeşididir.
Enstalasyon sanatını icra etmek için hem kapalı hem de açık mekanlar olarak meydanlar, bulvarlar vb kullanılabilir.
Enstalasyon, gerek kullanılan malzeme gerekse de içerisinde malzeme ve performansın bir arada kullanılması yönüyle çok katmanlı ve karmaşık bir sanat disiplini olarak ele alınır.

 Mekan odaklı olduğundan belki de mimari ve iç mimari de önemli olduğunu söyleyebiliriz. Enstalasyon’ da her türlü malzeme kullanılabilir. Örneğin bir bienalde bir odadan diğerine geçerken karşında bir enstalasyon gördüğünde sanki farklı bir dünya içine girmiş gibi her anlamda duygu ve düşünce bakımından  insanı etkilemektedir. 

Enstalasyon Sanatının İşlevi

Enstalasyon sanatı, ortaya konulan esere hayranlık beslememizi sağlamanın çok ötesinde işlev ve amaçlar taşır. Günümüzde çoğunlukla sosyal mesajlar vererek farkındalık yaratma amacıyla kullanılmaktadır.
Sosyal mesaj vermenin yanında bir kente kimlik kazandırmak veya bir mekanın varlığına ilgi ve değer kazandırmak suretiyle görünürlüğünü arttırmak da enstalasyonun başlıca amaçlarındandır. Yine son yıllarda fuarlar, olimpiyatlar gibi gelenekselleşmiş aktivitelerde dikkat çekiciliği arttırmak için enstalasyon sanatına çokça başvurulur. Enstalasyon sanatını yukarıda bahsettiğimiz amaçlar için değerli kılan husus, bu sanatın odağında mekan veya faaliyetle bütünleşmiş olarak seyirciyi sanata dahil etmesi vardır.

Türkiye’de Enstalasyon Sanatı

Ülkemizde enstalasyon sanatı anlamında yetişmiş pek sanatçı bulunmasa da bu sanata olan ilgili sn derece yoğundur. Özellikler s sokakların tavanına asılı şemsiyelerle süslenen yerler hemen hemen her şehirde karşımıza çıkmaktadır. Yine bu doğrultuda birçok eser moda halinde teknolojinin de etkisiyle oldukça hızlı bir şekilde yayılmaktadır.

Geleneksel Sanat:

Ağaç işçiliği, Kaat’ ı (Kağıt oyma sanatı), Seramik, Çini, Yazma, Cilt, Sedef kakma, Maden sanatı, İğne oyası, Minyatür, Taş işçiliği, Halı, Ebru, Cam işçiliği gibi geleneksel sanatlarımız vardır. Bunlar bizi biz yapan en önemli olgulardan biridir.  Camilerde yapılan çiniler, günümüzde hala yerlerini korumaktadır. Mimar Sinan’ ın yaptığı eserler hala varlığını koruyor ve hayranlık uyandırmaktadır.

Aynı zamanda geleneksel teknikte vardır. Geleneksel teknik dediğimiz ise bir zamanlar el ile yapılan, dijital olmayan resim, heykel, seramik gibi sanatlar ise artık geleneksel olmuştur. Onların yerine artık dijital sanat geçmştir.

Teknolojik Yenilikler ve Etkileri:

Günümüzde sanatçıdan daha hızlı bir üretim istenmektedir. Sanatçı ise bu hıza yetişmeli ayak uydurmalıdır. Zaten teknoloji bakımından birçok fırsat sunulmaktadır. İpad ve vacom gibi tabletler sayesinde çizerler artık neredeyse kağıt ve kalem kullanmalarına gerek kalmamıştır. Eliyle bir kağıda yaptığı çizimin aynı etkisini bundan daha kısa sürede bir hata yaptığında ise geri dönüşü daha kolaydır. Grafikerler ressamlar ve daha sanatın diğer alanlarında üretim yapan sanatçılar açısından bu ve bunun gibi yenilikler. Aynı bir fabrikada olan makineler gibi hızlı üretimi kolaylaştırmıştır.

 Dijital dünya sanatı her anlamda ulaşılabilir kılar. Bunun önemli örneklerinden biri. Şu anda yaşadığımız zaman içinde herkesin evde kaldığı bir dönemdeyiz.

Enstalasyon, Enstalasyon Sanatının İşlevi, Türkiye de Enstalasyon Sanatı, Geleneksel Sanat, Teknolojik Yenilikler ve Etkileri, Geleneksel Sanat’a kadar alıntıdır.

Tüm dünyanın. Nedeni ise görmediğimiz bir virüs insanlığı tehdit etmekte. Ülkeler karar alıp sokağa çıkma yasakları uyguluyor. Okullar, iş yerleri, sinemalar, tiyatrolar vb. Her yer kapalı,

Evde insanlar haliyle sıkılıyor. İşte burada dijital dünya kapılarını açıyor. Dünyanın hangi yerinde yaşarsan yaşa. YouTube’ dan canlı tiyatrolara, müzikallere yada müze gezilerine kadar her şeye ulaşma imkanın var. Evet pandemi öncesin de bu imkanlar vardı. Ama bu yaşanılanlar dijitalleşmenin önemli biryanını bir kez daha ortaya koymuş bulundu. Müze gezileri demiş iken bir noktaya daha temas etmek istiyorum. Sanal gerçeklik gözlüğü. Nedir bu sanal gerçeklik gözlüğü bize ne gibi kolaylıklar sağlıyor? Yaraları var mı ya da zararları? İstanbul’ da yaşıyorsun Louvre Müzesine gitmek istiyorsun. Sanal gerçeklik gözlüğünü takarak gidebiliyorsun. Daha geniş kitlelerin sanat eserlerine ulaşabilme imkanı böylelikle fazlalaşmış olur.

Elbette benim düşünceme göre bir kötü yanı ise. Örneğin bir kitap aldığında onun kokusunu koklamak, dokunmak sayfaları teker teker çevirmek gibi duyguları sanal anlamda kaybetmiş bulunuyoruz. Müzeyi geziyorsun sanat eserine ulaşıyorsun. Çok güzel opera yada tiyatro izleyebiliyorsun. Ama ne kadar gerçek yada neye göre gerçek olarak bunları yaşıyorsun. Bu anlamda eksiklikleri olabiliyor.

Ben bir grafik tasarım öğrencisi olarak. Kullandığım programlar. Photoshop. Illustratör İnDesign. After Effects gibi programlar ile işlerimi yürütüyorum. Daha çok işim bilgisayarlarla olduğundan dijital ile uğraşım fazla oluyor. Geleneksel sanatı da yaptığımdan dolayı arasındaki farkları açık net bir şekilde görebiliyorum. Ama geleneksel sanattaki süre, iş, para açısından bakıldığından dijitale göre daha zahmetlidir.

Sanatın dijitalde yapılanın ayrı bir tadı geleneksel olanın da ayrı bir tat vardır. Elbette günümüzde iki tarzda da çalışan sanatçılar vardır. Hatta dijital çalışan sanatçıların hepsinin temeli geleneksel sanattır.

Sanatın ilk çağlardan itibaren mağara duvarlarına yapılan resimlerden tuvallere yapılan resimlere kadar sanatın temelini her sanatçı bunlarla başlar.

Tüm bunların sonucunda:

Dünya her geçen gün değişiyor. Elbette bizlerde değişiyoruz. Yukarıda anllattığım sanat türleri genelde görsel sanatların içine giriyor. Ama bunun dışında müzik ve diğer sanat alanlarında da sinema vb. Teknolojiye uymak durumunda kalıyorlar. Bir zmanlar analog olarak yapılan müzik artık dijital yapılar. Bir kağıt kalem le yapılan resimler artık tabletlerle yapılıyor. Bundan yıllar sonra tabletlerin yerini başka aygıtlar ve sistemler alacak. Bu açık ve net bir şekilde kendini gösteriyor.

Moğollar grubunun kurucularından Cahit Berkay’ ın bir söyleşisindeki söz aslında her şeyi anlatır nitelikte: “Bizim zamanımızda müzik analogdu ama şimdi dijital.” Sunucu tekrar soruyor: “Peki bu sizin hoşunuza gidiyor mu?” Cahit Berkay ise: “ben zaten dijital müzik yapan gençlerle beraber müzik yapıyorum. İtiraf gibi değil ama. Ben müziğin dışında kalmak istemiyorum diyor.” İşte tam da önemli olan nokta bu. Geleneksel sanatla yada dijitalleşmeden önce sanat eseri üreten insanlar. Elbette kendi içinde bulundukları zamana yada daha fütürist işlerle sanat eseri üretmişlerdir. İmkanları dahilinde. Burada Cahit Berkay’ ın dediği gibi sanatçı dijital, geleneksel fark etmeksizin yaşadığı çağa ayak uydurabilmelidir. Bu benim düşüncem. Elbette her sanatçı bu dediğime ayak uyduramayabilir. Yada uydurmak istemez. Mesela ben dijital olan müziği çok sevmiyorum. Analog olan müziği daha çok seviyorum. O zamanki şarkı sözlerini, duyguları. Bir sanatçıdan duyduğum söz: “Bugünün gençlerin aşık olduklarında dinledikleri müzik bizim eskiden yaptığımız müzik demiştir.

Edebiyat alanından bakarsak edebiyatta çok şey değişti. Örneğin artık hissiz ve sosyal medya da geçen kelimeler ile ilgili kitaplar yazılıyor ve ortaya çıkıyor. Daha basit kafa yormayan diyebiliriz. Düşündürmeyen kitaplar, kişisel gelişim, aşk ile ilgili kitaplar vb. Çok satıyorlar.

Nerede bizim Türk Edebiyatımız?  Yaşadığımız çağ  ile bu da değişti. Sözün özü sanat değişiyor değişecekte. Benim düşüncem dijitalleşmeyi doğru ve yerinde kullandığımız sürece hiçbir zararının olmadığı. Hatta yararının bile olabileceği. Ne kadar dijital dünyanın içine girsek bile. Şu ana kadar gördüğümüz; içinde bulunduğumuz sanat hep bizimle kalmaya devam edecektir. Çünkü geçmişimiz, geleceğimizi şekillendirmek için vardır.

Yazar: Burak Elveren